Para, somut bir değeri olmamasına rağmen insanlık tarafından büyük bir değer atfedilen, cansız bir varlıktır. Madeni paralar ve kağıt banknotlar, üzerlerindeki semboller ve sayılar sayesinde büyük bir satın alma gücünü elinde bulundurmaya başlamış ve insan hayatlarını şekillendirme gücünün olduğuna inanılmıştır.
Bu durum, parayın ticaretin doğuşuyla birlikte ortaya çıkmasından itibaren ve zamanla toplumların ekonomik ve sosyal yapılarını şekillendirmesiyle daha da karmaşık bir hal almıştır. Madeni paraların yerini kağıt paralar, kağıt paraların yerini ise günümüzde dijital para birimleri almasına rağmen, parayın sembolik değeri ve insan davranışları üzerindeki etkisi değişmemiştir.
Kısaca para, geçmişten günümüze insanların hayatında hiç şüphesiz önemli bir rol oynamıştır ve oynamaya da devam etmektedir. Paranın icadından günümüze kadar olan gelişimini inceleyen bilim dalına ise "Numismatik" denir. Numismatik, Eski Yunanca’da "kanun" anlamına gelen nomos sözcüğünden türetilmiştir. Bu konuya ithafen Aristoteles şöyle demektedir:
"Ancak para, anlaşmadan hareketle ihtiyacın değiş tokuşa dayanan bir temsilcisidir; bu yüzden de onun adı nomisma’dır, zira doğaya göre değil, yasaya göre böyledir."
Para (sikke) bilimiyle uğraşanlara "numismat," bu bilimin kendisine de "numismatik" denildiğini söylemiştik. Şimdi sikke biliminin nasıl ortaya çıktığına ve neden bir bilim dalı haline geldiğine kısaca göz atalım.
Para, insanlık tarihinin en önemli icatlarından biri olup, ekonomik ve sosyal hayatın vazgeçilmez bir parçası olmuştur. Numismatik bilimi ise bu önemli olgunun tarihsel süreçteki gelişimini inceleyen disiplindir. Numismatik bulgular, geçmişe ışık tutan ve insanlık tarihine dair önemli bilgiler sunan değerli bir kaynaktır.
Sikke biliminin gelişmesinde hiç şüphesiz en büyük katkıyı koleksiyonerler sağlamıştır. Koleksiyonerlik, esas itibariyle Antik Çağlar'a ilginin arttığı Rönesans döneminde başlamıştır.
15. yüzyıldan itibaren kraliyet koleksiyonlarının sayısının artmaya başladığı Avrupa'da, büyük koleksiyonların 17. yüzyılda oluşturulmaya başlandığı, ancak 18. yüzyılda daha sistematik bir şekilde toplanarak antik sikkelere anlam kazandırıldığı söylenebilir.
Hatta sikkelerin tarihsel bir kaynak olarak değeri Antik Çağ'da bile anlaşılmıştı. Çünkü sikkeler, dönemin tarihinin ana kaynakları arasında sayılırdı.
Üzerine dercedilen tarihlerden, dini motiflerden, kral ve darphane görevlilerinin isimleri ile portrelerine kadar pek çok bilgi, hatta iki kentin barıştığında veya bir festival düzenlendiğinde bu etkinliklere özel sikkelerin basıldığı gibi hususlar, yine sikkelerin bize sunduğu veriler sayesinde anlaşılmaktadır.
Sikkeler adeta suskun bir tarih gibidir; konuşmazlar ama dönemlerine ait her şeyi apaçık gösterirler.
Türkçemize 'Sen de mi, Brütüs?' olarak geçen ve dünya tarihinin en büyük ihanetlerinden biri olarak hafızalarımıza kazınan Brutus'un, Julius Caesar’a ihaneti sonrası bastırdığı sikkenin ön yüzünde Brutus’un adı ve portresi yer alırken, arka yüzünde bulunan hançerler ve pileus adı verilen başlıkla Caesar’ın öldürülmesiyle diktatör yönetimin sona erdiği ve ülkeye gelen özgürlük anlatılmak istenmiştir. Pileus adlı başlık, Roma’da özgürlüğünü kazanan köleler tarafından takılırdı.
Sikkenin altındaki EID MAR (Idibus Martiis) yazısı ise Mart’ın 15’i anlamına gelir; bu da tahmin edileceği üzere Caesar’ın öldürüldüğü tarihtir.
İLK PARA: DEMİR, GÜMÜŞ, ALTIN, ELEKTRON
Numismatik biliminin temel nesnesi sikkelerdir. Sikke; ağırlığı ve metali ayarlanmış, üzerinde kendisini basıp tedavüle sokan ve istendiğinde tekrar geri almayı garanti eden otoritenin/devletin arma veya işaretini taşıyan, ödeme aracı olarak kullanılan yuvarlak ve küçük bir metal parçasıdır.
Sikkenin kullanım amacı yalnızca ticari değildi; aynı zamanda hızlı bir haberleşme aracı olarak da işlev görüyordu. Elden ele hızla yayıldığı için dönemin kralları bu özelliğini oldukça verimli bir şekilde kullanmayı ihmal etmemiştir. Ayrıca, bir propaganda aracı işlevi de görmekle beraber, her biri döneminin sanat anlayışını da yansıtmaktaydı.
Numismatik bilimi; tarih, arkeoloji, sanat tarihi, metroloji, ekonomi, ekonomi tarihi, iktisat tarihi, epigrafi, metalurji gibi pek çok bilim dalıyla ortak çalışır. İlk sikkelerin üzerinde baykuş, kaplumbağa, Pegasus, arı, boğa gibi hayvan işlemeleri bulunurken, daha sonraki dönemlerde yönetici ve ilahi betimlemelere daha fazla yer verilmiştir.
Parayı Keşfeden Uygarlık:
Lidyalılar, Batı Anadolu'da, günümüz Türkiye’sinin batısında yaşamış bir uygarlıktır. Lidya Krallığı'nın başkenti Sardes (bugünkü Manisa'nın Salihli ilçesi yakınları) idi. Bölge, Gediz ve Küçük Menderes nehirleri arasında uzanan bereketli topraklarıyla bilinir.
İlk sikkeler, herkesin bildiği üzere, Lidyalılar tarafından basılmış ve paranın icadı bu şekilde gerçekleşmiştir. "Karun kadar zengin" deyiminin atfedildiği kişi, Lidya Kralı Kroisos’tur.
Lidyalılar, alışverişte kullanılan ve ileride tüm dünyanın benimseyeceği para kavramını hemen yaygınlaştıramamış; başlangıçta yalnızca kendi aralarında ve komşu devletlerle kullanmışlardır. Paranın asıl kabul görmesi ve yaygınlaşması ise Lidyalılar ile birlikte yaşayan İyon kent devletleri sayesinde olmuştur.
Lidyalıların Persler tarafından yıkılması sonucunda, Persler alışverişte kullanılan sikkeyle tanışmış ve kullanımını tüm imparatorluk boyunca yaygınlaştırmıştır.
Yolculuğa devam:
Yukarıda bahsettiğimiz üzere Lidyalılar parayı bulduktan kısa bir süre sonra Pers krallığı tarafından tamamen yıkılmıştır. Pers imparatoru Kyros fethettiği bu topraklardaki düzeni bozmayarak eski yaşamlarınıa pers krallığına bağlı kalmak şartıyla izin vermiştir. Anadolu’nun da birçok yerine hakim olan Perslilerin merkezi bu günkü İran’da yer alır.
Kyros büyük bir çoğrafyayı yönetmenin meşakkatiyle baş edebilmek için Anadolu’da birkaç vilayeti birbirine bağlayıp halihazırda süregelen satraplık sistemini devam ettirmiştir. Önceki idarecilerine tekrar o toprakları yönetme hakkı verdi ve hatta satraplar bir yüzüne pers kralının portresi olmak şartıyla kendi isimlerine sikke basabiliyorlardı.
Büyük İskenderin doğu seferi:
Makedonya Kralı III. Aleksandros’un (Büyük İskender) Persliler üzerine giriştiği Doğu Seferinden sonra Persliler de tarih sahnesinden çekilerek, yerini İskendere ve onun doğu fethiyle başlayan 300 yıl sürecek olan hellenistik döneme bırakır.
Büyük İskender’in tahta varis bırakmadan ölümünün ardından batıdan doğuya uzanan bu geniş coğrafyayı yönetmek için imparatorluğun başına kimin geçeceği sorun olmuştu ve kısa bir süre sonra taht kavgası ve siyasi krizler başladı. İskender’in Seferine katılmış ve ona en yakın komutanları belirli bölgelerde yönetimi ele geçirmek için birbirleriyle mücadeleye başladılar ve bunun sonucunda o geniş coğrafya tekrar parçalanarak siyasi birlik bozulmuş oldu.
Hellenistik Dönem’de monarşik krallıkların egemenliği olsa da Anadolu kentleri kendi otonom sikkelerini basmayı sürdürmüşler, egemen olan kralları sikke geleneği olan kentlerin sikke basmalarına tıpkı persliler ve iskender zamanında olduğu gibi izin vermişlerdir. Buna göre Anadolu’da krali sikkeler ile kent sikkelerinin bir arada tedavülde olduklarını söyleyebiliriz.
Bu sırada para, artık neredeyse dünyanın dört bir yanında kullanılmaya başlanmış ve bütün yönetici, idareci, kral ve imparatorlar kendi kültürlerine özel; bağımsızlık, güç ve iktidarı çağrıştıran sikkelerini bastırmaya, bunu bir yarış haline getirmeye başlamışlardı.
İlk para nasıl basıldı:
Antik dönem darphaneleri tahmin edileceği üzere tamamen el emeği araçlar ile yapılır ve oldukça emek isteyen bir işçilik gerektirirdi.
İlk darphane araçları: üst kalıp ıstampası, Alt kalıp ıstampası, çekiç ve sikke puluydu. Sikke pulu üst ile alt ıstampaya dikkatlice yerleştirilerek üstüne çekiçle kuvvetlice vurmak suretiyle sikke darbedilmiş olurdu.
Istampalara işlenen kraliyet portreleri hayvan silüetleri de apayrı bir sanat dalıydı demek yanlış olmazdı. Çünkü tersine bir şekilde o motifi işlemek zaten zorluyken bir de kral, ya da imparatora benzetmeye çalışmak her zaman mümkün olmuyordu fakat gayet sanatsal sikkelerin de günümüze ulaştığını sikkelerden görebiliyoruz.
Perslilerin kendilerine özgü tipleriyle sikke basımı I. Dareios Zamanında başlamıştır. (MÖ 521-485) Uzun yıllar değişikliğe uğramadan kullanılacak olan Pers sikke tipi ok atan bir figürdür (toksotes). Bu figürün başındaki taçtan dolayı Pers büyük kralı olduğu anlaşılmıştır.
Bunun yanında Perslilerin resmi dini olan zerdüştlüğün sembolü olan bir takım ikonlar da sikkeler üzerinde görülür. Yine bu dönemde Pers sikkeleri kralın tipine göre kronolojik olarak tasnif edilmiştir. Pers altın sikkelerine Dareios’tan dolayı Dareikos, 5.4 gr. Ağırlığındaki Pers gümüş sikkelerine ise siglos adı verilmiştir.
Satraplar günümüz vali veya kaymakamlarına benzer otoriteye sahip olduğunu söylemek yanlış olmazdı çünkü her satrap hüküm sürdüğü toprakların adeta kralı sayılıyor ve kendi adlarına sikke bastırıyordu. Satrapların bastırdıkları sikkelerin ön yüzünde satrabın portresi yer alır ve bazılarının üzerinde satrabın adı yazılıdır.
Anadoluya perslilerden sonra İskenderin hakim olduğunu söylemiştik. Onun beklenmeyen ani ölümünden sonra komutanlarından her bireri Anadolu’da kendi krallıklarını kurmuş ve hepsi kendi isim ve portrelerine sikke basımına başlamıştır. Yalnız bir tanesi vardır ki o, İskendere olan bağlılığı sebebiyle kendi portresi yerine iskenderin portresini kullanmıştır. O da iskenderin yaşlı komutanı olan Lysimakhos’tur.
Romanın Anadoluya hakimiyeti:
Hellenistik dönem biterken Roma (MÖ 2. yy’ın son çeyreği) Anadolu’daki kentleri egemenlik altına almaya başlamış ve Anadolunun siyasi birliğini tekrar sağlamıştır.
Bu kentler Roma İmparatorluğu’nun egemenliği altında da sikke basımlarını sürdürmüşlerdir. Roma İmparatorları tarafından kentlere kendi paralarını basma ve kullanma imtiyazı verilmiştir. Zira sikke basabilmek o dönem için bağımsızlığın sembolü sayılıyordu.
Roma İmparatorluk Dönemi Kent Sikkeleri üzerinde betimlenen tipler Roma dönemi Yunan kentlerinin dinsel ve sosyal yaşamı ile siyasal yapısı hakkında eşsiz bilgiler sunmaktadır.Roma sikkelerinin ön yüzlerinde esas olarak imparatorun kendisinin veya ailesinden birinin portresi bulunur. Bazen bir sikkenin ön yüzünde birden fazla portre de görülebilir.
Roma sikkeleri, neredeyse tüm Akdeniz dünyasında İmparatorluğun çeşitli bölgelerinde bulunan yaklaşık 40 darphanede basılmış olduğu tespit edilmiştir.
Roma imparatorluğu MS 395’te ikiye ayrılmış ve doğu kısmının hakimiyeti Arcadius’a verilmişse de Bizans İmparatorluğu’nun ilk sikkeleri İmparator Anastasius’tan (MS 491-518) itibaren başlatılmaktadır.
Anastasius’un yaptığı sikke reformu ile sikkeler yeniden düzenlenmiş, önceki basımlara göre belirgin farklılıklar göstermişlerdir. Önce dini –Hz. İsa portreleri ve haç işaretleri- sonra krali sikkeler dönülmüş sonra tekrar dini motifler sikkeler üzerinde görülmeye başlamıştır.
Bunun yanında belli bir zamandan sonra yeni basılan her sikkeye tarih atılmaya başlanmış ve bir dönemin kronolojik olarak sınıflandırılması bu sayede mümkün olmuştur.
İslamiyet dönemi sikkeler:
İslamiyet doğduktan sonra kurulan İslam devletinin sınırları genişledikçe dönemin iki önemli büyük gücü olan Bizans ve Sasaniler ile temas etmek durumunda kaldılar. Henüz kendi sikkesi olmayan bu yeni devlet başlangıçta bu devletlerin sikkelerini kullanmaya devam etse de bir süre sonra Arap-Bizans ve Arap-Sasani sikkeleri tarzında Arapça yazı ve kısaltmalar taşıyan ancak Bizans ve Sasani etkileri taşıyan sikkeler bastırdılar. İlk başlarda sikkelerden sasani veya bizans etkilerini ortadan kaldırmak mümkün olmamıştı ama bazı dini motifleri değiştirerek (Haç işaretinin üst kısmını değiştirmek gibi) kullanıma başladılar.
Malazgirt zaferi sonrası Sultan Alparslan komutanlarına, Anadoluya yerleşmelerine ve orada kendi beyliklerini kurmalarına müsade etti ve ilk Türk Anadolu beylikleri dönemi başlamış oldu. Bozkırdan, Arap coğrafyasından ve dünyanın muhtelif yerlerinden toplanan Türkler Anadolu’yu her açıdan zengin bir kültüre kavuşturdular. Bu çok renkli kültür, beyliklerin sikkelerine de yansımıştır. İlk dönem Anadolu beyliklerinin sikkelerinde çok rastlanan bu figürlerin esin kaynağı antik sikkeler olmuştur.
Danişmentli, Artuklu, Saltuklu ve Mengücek beyliklerinin sikkelerinde İslamda tasvirin yasak olmasına rağmen çeşitli figürler görülmesinin sebebi istimalet (hoşgörü) politikasının bir gereğidir.
Anadolu’da kurulan Türk beyliklerinin hüküm sürdükleri topraklarda uzun zamandan beri devam eden sikke basım geleneğini koruyarak devam ettirmelerinin oldukça dikkat çekici olduğunu itiraf eden Ermeni, Bizans vakanüvisleri de vardır.
SONUÇ:
Lidyalılar ile başlayan paranın icadı, bugün tüm dünyada kullanılmakta ve insanların hayatında oldukça önemli bir yeri işgal etmektedir. Sonuç olarak, para sadece bir değişim aracı olmaktan öte, bir toplumun kültürünü, sanatını ve tarihini yansıtan önemli bir kültürel miras öğesidir.
Numismatik olarak adlandırılan sikke bilimi ise bu önemli olgunun tarihsel süreçteki gelişimini inceleyen disiplindir. Bu çalışma, paranın antik çağlardan günümüze uzanan serüvenini, arkeolojik bulgular ışığında kısaca ele almayı amaçlamaktadır. Numismatik bilimi sayesinde bu mirasın korunması ve gelecek nesillere aktarılması mümkün olacaktır.
Best AI Website Maker